Tuesday, October 26, 2010

BURCUCUĞUM ÇOK GÜZEL ÇIKMIŞSIN CANIM. HANGİ BURCUYDUN?


Bu aralar içimde bir yangın var, hem yorgunum birazda suskun. Sabah olmaz gönlümde yar sancım var, hep dargınım birazda kırgın...

Her gün astroloji okuyorum sıfır inançla ama artık abarttılar bu ne be? Son 3 aydır önce Merkür geri gidiyodu önemli karar almicaktım, dijital alet sıkıntısı olacaktı, hayat rölantiye geçicekti etc. Sonra Jupiterin gazımı vardı neydi yine sürekli interruption, sıkıntı mod. EEEE tam dedim ohh herşey bitti bugün gazeteyi bi açtım Marsın bilmem nerdeki hareketi yüzünden aman Aralığa kadar önemli karar alma, yine sinir yine stres . Burçlara tapan bir insan olsam hayatımın son 8 ayını bakkala gitmeden geçiricektim resmen.

KOÇ BURCU; Okuduğum bütün burç astrolog, medyum, hacı hoca etsektralara göre kocam ya koç ya boğa olucakmış. Onu bunu bilmem annem ve en iyi arkadaşlarımdan biri koç, gerçekten en merhametli,  en en en iyi kalpli, en en içimde hayran olma isteği uyandıran burcu  koç burcu dyicektim ki tam istisnalar kaideyi bozmazmış Allah bir dese inanmam o kadar yalancı o kadar kafa mersine dil tersine olurlar.

BOĞA BURCU: Asrolojistlerin beni beşik kertmesi yaptığı burçlardan bir diğeri. Ergenken posterini duvarıma astığım boğa burcu bir celebrity bile yok. Korkarım Vedat Milor bir boğa; 10 parmağıyla ağzına ite ite semiriyo ya o dürümleri, köfteleri offff ne yerler aman ne yerler, ekmek arası makarna bile severler Bu arada ilk aşkım boğa burcuydu ne sevmişsem gittim 10 yaşında Susan Miller kitabı aldım. Boyu devrilsin yazlıkta kuzenimi öptü böyleeeeeeeeeee gaddarrrrr bir burç.

İKİZLER BURCU:   HUUUUUUUUUUUUUUUU  en korkuğum, en dengesiz, en kapalı kutu, en manyak, en serial killer desem ne kadar mutlu olur ikizler burçları işte böylede saf temiz kalpli olurlar. Benim en sevdiğim burç. Kesinlikle hiç dengesiz olmazlar çünkü hıyarlıkları ve gelgitleri gayet stabildir . Daimi surette duygusal devinim stayla takılırlar. Allahım bir insan grubu düşünün işi yok, gücü yok otursun 24 saat hayata, insanlara , hatta varoluş nedenlerine olan hislerini ölçsün tartsın, kessin biçsin.

YENGEÇ: Bütün kızlar toplandık yengeç burcu erkek aradık ilk bulduğumuza yapıştık, ohhhhh be iyi yere dükkan açtık. Hahhahaahh cidden evcimenler mi? evet.. Aileye bağlılar mı? evet... Ana, baba, çocuk sever mi? Bayılır, tapar, ölür biter.. Ama sana bana değil tabikide kendi anasına ölür biter. Evlilik hayatına, aile ortamına bayılır. Allahım nasıl içinin yağları erir HAYATIMIN ERKEĞİ, YENGEÇ ERKEĞİ diye, çıkarsın çıkarsın senelerce çıkarsın herşey iyi güzel.. Evet gözü dışarda olur ama bişey yapacağından değil ki, bayılır herkes ona baksın konuşsun diye . Paniğe kapılır dakkada bir saydırırsan ömrün boyunca boynuza mahkumsun, tren kaçtı. Biz karı kısmı burçlara takık olduğumuz için bekleriz ki hep bir beyaz atlı yengeç erkeği elinde 9 karatla gelsin diye. Allahtan umut kesilmez ne diyim. (kesin tepki görücem biliyorum ama benim hayatta en sevdiğim, en yakışıklı, en iyi, en süper adamlardan biri hatta ta kendisi yengeç her yerde söylüyorum tam evlenilicek erkek diye ama kimseyi inandıramadım.)

ASLAN: Çok ciddi anlamda psikolojik sıkıntıları olduğuna inanıyorum zira hangi insan tipinin burcu yüzünden götü kalkar?? Burca dayalı özgüven sadece aslan burçlarında var heralde. Çünkü aslan burçları ormanların kralı olur, herkesi yönetir, en beğenilen olur, en tapılan olur etsektrağ. Ormanda yaşasam yusuf yusuf aslan kovalardım ama medeni dünyada heralde zor.

BAŞAK:  Kendi burcum diye söylemiyorum ama gerçekten evet holy meryemiz, aşırı sıkıcıyız, çok az konuşuruz sürekli temizlik yaparız, aşırı bayık, içine kapanık, depresif insanlarız. Hahaahha. Bir özelliğide örtüşsün birtanesi yemin ediyorum din haneme Medyum Keto yazdırıcam. O köyden alınacak kız oğlan kızların hepsi başak burcu ekmek musaf çarpsın Fatmagül bilem başak.

TERAZİ: Al bi yalancı daha, koç burçlarına allah bir dese inanmam dedim ya bunlar allahın ta kendisi olsa gel evladım seni cennete götürim, okim, üflim dese ikide şahit isterim. Böyle dengesiz, böyle gözü dışarda, böyle fikriyle zikri zıt insan olmaz, olamaz. Ama en eğlenceli, en şeytan tüylüsünden cinsinden en albenilisinden olurlar ah be...

AKREP: Nam-ı diğer yürüyen libido, kinci maximus. Tek bir yorum yapıcam babam akrep burcu ben tek çocuğum... Kin nefret olaylarını sevmem, bilmem KEEP IT COOL, REAL AND CALM  felsefem, makarna yer Hindistan'a giderim namaste aheste..Bide sanata düşkün kısmısı da çıkıyo en nihayetinde bi modacımız var.

YAY: Çok çapkınmış, çok hiperaktifmiş eeeee?? Varlığıyla yokluğu bir. Lise çağlarının en popüler burcu, ye babam boynuzu Sezen dinle. Bunların yerini koca derdine düşünce yengeç burcu alıyor. Kelebek gibi ömrü, allah bahtını güzel etsin...

OĞLAK: Bu çeneyle hayatımda bir tek oğlak tanımamış olabilirmiyim bir tane ya bir tane.. Öve öve biteremiyor Rezzan teyze. Kutsal kase gibiler gözümde, hint kumaşı, anzer balı, dört yapraklısından yonca misali.

KOVA: Buyur burdan yak; işte genius işte manyak. Karadenizlilerin %90ı hangi ayda doğarsa doğsun kova burcu doğarmış.  En zekiler okeyt, on numara komikler okeyt. Ama hangi insan her bulduğu genç bayanın/bayın ardından dalağı patlayana kadar ağlayıp zırlar,  yeni birini bulma ihtimali  olduğu anda  da hafızayı resetleyip yeni aşklara yelken açar? (ihtimali diyorum bi gülümseme, bi bakışma hatta ve hatta aynı anda aynı yöne giden 900 farklı arabadan birinde olman yeter)

BALIK: Öff cidden anca bi büyük rakıyla giderler. Hepimiz emocuyuz, hepimiz duygusalız ama biz yetişkin insanlar doğumu takib eden 6. aydan itibaren günde 19 saat zırlamayı bırakıyoruz. Aşka mı aşık? Hayata mı karışık? Kendine mi bulaşık? Ağlama oğlum rahatlarsın demek lazım heralde.

He bide Çin burçları var fare, domuz, öküz, it, uğursuz, meymeletsiz çıkıyosun o Çinlileride Ahime dava etmezsem nolim.

To sum up with ( In conclusion vardı bide ay o kompozisyonlar ne bitmezdi yaz babam yaz yaz yaz o kalıbı kullan bu bağlacı kullan, ona zarf at, bunu edatla) Ay jast biliv in humanite, liberte, egalite, fraternite! Pek sevmiyorum astrolociyi, ne yalan borcum olsun sevenide, sürekli konuşanıda sevemiyorum.
 
Hamiş: Galon galon bira içerim, fiks menü diye rakıya abanırım, Diadan alınma Avanos şaraptan başkası midemde ağrı yapar, amca yarım babacığımın doğum günüsü diye bir bardak şampanya içtim olmayan migrenim hörtledi. Alışmış kudurmuştan betermiş, alışmayanda paçalısı bile durmuyor.

Saturday, October 16, 2010

Bugün, Yarın, Sonsuza Dek....



 Bunuda Yael saolsun becerebildim:) O yüzden en sevdiğim film sahnesini ona itaf ediyorum.http://www.youtube.com/watch?v=vBNn38ZNUXI  
Bunun çıkması lazım orda ama embesil gibi çıkmıyo arada bi ve asab bozuyo!

Galiba ne varsa dinde imanda var. İlim irfana olan inancımı meteroloji yüzünden kaybetmeyle kaybetmeme arasında çok thin red bir lineda seyir halindeyim. Hani hava 10 derece artacak günlük güneşlik olacaktı?? Bir pus, bir sirrüs bulutu, bir karanlık.. 

Hepimize hayırlı uğurlu olsun Fetocumuz geri geliyomuş (geliyormuş yazmicam tabikide amele gibi, bütün gün yeterince dikkat ediyorum imlaya) bide şu sözleri sarfetmiş ah canım benim yufka yürekli dinler arası diyalogçum: '' Türkiye'de güzel şeyler oluyor. Demokratikleşme topluma mal oluyor. Darbe lafı edenler de artık edemiyor. Havalar değişince, ben de Türkiye'ye gelmeyi çok istiyorum. Çok özledim. Ölmeden önce vatanımı gezip hasret gidermek istiyorum...'' Bi o eksikti oda gelsin artık şeyhten şemalden geçilmez.,

Çok üzgünüm gerçekten çok içten söylüyorum muhteşem bir adam öldü. Yılmaz Özdil'in tarzını seviyosanız eğer onun yazılarına  kesinlikle tapardınız. Cumhuriyeti her okuduğumda Türkiye'nin amele gerçekleriyle yüzleşmek zorunda olmanın ağırlığını onun yazılarını okuduğum anda üstümden atardım süper insan Deniz Som.... 

Bide niye bütün türk filmleri Nuri Bilge Ceylan etkisinde? O ne be hepsi depresif, karanlık, looser. Ayrıca neden ve neden hepsi üçleme?? Bende nutella, pirzola ve kefir isimli üçleme çekip; karanlık, ensest mağduru, tutunamamış, hep mağdur, hep hayatın sillesini yemiş, bir baltaya sap olamamış ama hep sap olmuş insanların hayatlarından kesitleri yansıtacağım.

Neyse ruh sağlığım açısından bir süre daha alakasız olacağım sosyopolitik, sosyoekonomik, sosyoentellekif konulara.



Kadın kısmının evliliğe bakışı böyleydi acaba erkek kısmısının nasıl?

Biz kızlar nasıl doğduğumuz saniye itibariyle evlenmeye kilitlenmiş olarak doğuyorsak, erkek kısmısı da asla evlenmemeye, hatta  zaruret halinde damarlarında akan son kan damlasına kadar direnmeye and içmiş olarak dünyayaya gelirler. İlişkiye girmeye son derece istekli olmalarına rağmen, ilişki içerisinde olmaya bir o kadar isteksizdirler. Ama napsınlar daha parmak kadarkene bize okulda ''Küçük Ayşe, küçük Ayşe, Ne yapıyorsun bana söyle? dendiğinde ''Bebeğime bakıyorum, Ona ninni söylüyorum ''diyerek direk çoluk çocuktan girmişiz. Erkeklere sormuşlar Küçük asker,küçük asker, Ne yapıyorsun bana söyle? diye ''Tüfeğime bakıyorum, ben kışlama gidiyorum. '' diyerek onlar hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiçç bizi sallamamış direk vatan, millet, sakaryaya bağlamışlar.


Biyolojik olarak uzun uzadıya hiçbirşey düşünmemeye, hiçbir konuda enine boyuna kafa yormamaya kodlanmış bu cins, konu evliliğe geldiği zaman düşünürlerde düşünürler, düşünürlerde düşünürler; ben ne etsem nerelere gitsem? askerliği pas geçip ilticamı etsem? evlenmek için daha çok genç diilmiyim? (40 yaşındada aynı soruyu sorarlar, 60 yaşındada) evlenirsem ayağıma prangalar vurulacakmı? evlenirsem çoluk çocuk peşinde koşturacammı? evlenirsem beni ömrüm boyunca aynı genç kızla aynı evemi tıkacaklar? EVLENİRSEM BAŞKA KARI GÖREMEYECEKMİYİM? SONSUZA DEK AYNI KARIMI OLACAK? ey allahım evet  senin bu suratla bu beyinle 500 karı daha bulma olanağın vardı da müstakbel eşin bu şansı elinden aldı!! Ben zaten en erken 35 bilemedin 40 yaşında 20lik bi çıtırla evlenicem, en olmadı anamgil bana köyden kızoğlan kız alıcak ( ALLAHTAN FATMAGÜL'ÜN SUÇU NE ÇIKTIDA KÖYDEN ALINAN KIZLARIN HALİ VAKTİ ORTAYA ÇIKTI!) Hem zaten e be cahil hiç mi üçüncü sayfa haberi okumazsın? Adamlar at, dana, eşşek hatta ve hatta o bi sıkımlık canı olan tavuklara bile dadandılar, karıların eli heraldeki boş durmaz, ne bakiresi ne köyü?

''Ben 35 yaşında evlenicem çocuklarım robert kolejde okuyacak filan offf cidden şaka heralde dimi? Yani bir insanın böyle düşünebilmesi için çok ciddi anlamda kafayı yemiş olması yada çok ağır takılıyo olması lazım. Bi kere zaten 2012 dünyanın sonu ahiret günü hepimiz allahın izniyle geberip gidicez. Ayrıca kim yarınını biliyoda 5,6 sene sonrasını bilecek.


Biz nolursa olsun benim olsun derken, erkek kısmısı oluru var mı? varsa ne olur? olursa ne kadarlık ömrü var? diye düşünür. ( hiç inanarak yazmadım bence en fazla 2 saat sonrasını düşünürler.) Biz nolursa olsun diyip atladıktan bir, bilemedin iki ay sonra eeeeeeeee ne olacak bu ilişki diye düşünürüz. Ama erkek kısmısı bunu en baştan düşünür. İlişki biraz uzayınca ee eevlenicem mi? Amanın bağlanıyomuyum yoksam? Aaaaaaa kız yoksa aşık mı oldum ben? Hiiiiiiii hayatım kısıtlanacak mı? Zeki Müren de beni görecek mi ? diye kara kara düşünür dururlar.. Hem birileri onları çekip çevirsin isterler, hem çekip çevirince anammısın babammısın diye söylenip dururlar.. Birazcık doğru laf edersin bu seferde mor çatıya bir iki turları başlar vs.


O kadar sıkıldım ki şu yazıyı yazarken ki zaten o kadar umrumda değil ; Bence evlenme teklifi almak değil , kimin teklif ettiği önemli. Teklif etmek değil, teklif ettiğin zaman önemli ( işte zaman unsuru burda atağa geçer). Benim bünyemde zaman geçtikçe; Ne önemi varki artık? Eeee bu muymuş? hissiyatı oluşup içimi darıyo.. Bu yüzden bence önce kim olduğu, sonra kim tarafından ne zaman olduğu önemli.. Hem ilişkide, hem evlilikte, hem arkadaşlıkta, hem gece, hem gündüz, hem bugün, hem yarın, hem sonsuza dek...

Monday, October 11, 2010

Dün, Bugün, Yarın

Depresyondayım resmen. Havadan sudan sanıyordum ama her gün gazete okumaktan, haber izlemektenmiş meğer. İki gün bakmazsam ajansa hayat doluyorum. O yüzden artık daha tuzluk konulara geçiş yapıyor ve uzun zamandır aklıma takılan ve insanların nasıl bu kadar saçma sapan düşünebildiğini inanamadığım bir konuya dadanıyorum.

Şu ilişki ve evlilik konularına organ nakli yapıyormuş edasıyla; mekan, para, pul diye bakmayı da bakanları da anlayamadım gitti. Bu postumda (çok kuul bi karı olduğum için mecburum ingilizce kelime serpiştirmeye, konuşmaya kalksam 4. saniyede kitlenirim ama sonuçta türkler için havalı görünme guide madde 1 saçma sapan yerde ingilizce kelime kullanmaktır, eğer siz hala uygulamıyorsanız varoşun önde gidenisiniz benden de size hamiş notu olsun) o kutsal müesseye biz kızların gözünden her genç kızın rüyası singer dikiş makinası stayla bir bakış atacağım. 

Biz genç kızlar ana rahmine düştüğümüz saniye itibariyle en geç 22 ila 25 civarlarında hayatında olan, olmayan veya olması olası bir baydan elinde kendi kafasından daha büyük, beyninden daha büyük olacağı zaten garanti bir tek taşlan, dizlerinin üstüne çökmüş bir pozisyonda (bana bağdaş kurup meri mi ezgi demesi gerekicek kendime koca diye hobbit almazsam) marriage proposalı duymak için doğar, bütün genç kızlığımızı bu umutla geçiririz. Okul, bir dil bir lisan, kolundaki altın bilezik, iş, kariyer filan hikayedir tek amacımız 30 yaşına bekar girmemektir. Aslında adayın kim olduğu da pek önemli değildir, sıfatını sevim be aslolan nufüs kağıdında o yıllardır peşini bırakmayan amca yarısı soyadını değiştirmektir.

Aslında zaten bu durum kronik in a relationship sıfatı bağımlısı olmanın bir sonraki safhasıdır yani;  genç kız eğer committed değilse kendini sapsız teflon bir tava, gazı kaçmış bir kutu kola, nane ferahlığı bırakmayan çakma bir diş macunu, john frieda marka olmayan saç bakım ürünü, belvedere olmayan votka, ipone veya blackberry olmayan telefon, mac olmayan ucuz basit aşağılık herhangi bir pc (çünkü eğer mac değilse kesinlikle öyledir aman neme lazım ey allahım eyyyyyyyyy sen akıl fikir ver) gibi hissetmek ve hatta bazı ağır vakaalarda bakkala, markete, sinemaya ve tiskoya bile sadece ve sadece abaza olduğu için gitmeyi reddetme durumu da gözlemlenmektedir. 


Bu hastalık genç kızlarda ergenliğin hemen akabinde başlar, genç kız içindeki hissiyatı durup dinlemeden, aşık olup sevmeden kendinde sürekli bir erkek arkadaşı olma zorunluluğu hisseder, kendisine bir hobi edinmek, kitap, dergi veyahut gazete okumak, spor yapmak, sergi, bienal veya müze gezmek ve hatta kız arkadaşlarla vakit geçirmek bile onu tatmin etmez, varsa yoksa filörtü olsunda filörtü olsundur. Özellikle küçükken anasının babasının elini tutmadan yürüyemeyen bağyanlarda bir çocuk psikoloğundan erken müdehale babında yardım almakta çok büyük fayda vardır. Etrafında sevgilisi olmayan genç bağyanları aşağılayıp daha iki gün önce 98. kez boynuz yediği erkek arkadaşının sarımsak cücüüü beyinli poker arkadaşlarından birini ayarlayalım bari sana gibi son derece talihsiz açıklamalara bile imza atan vakaalar görülmektedir. 

Hastalık yaşla beraber ilerler kronik ilişki içinde olma bağımlılığı semptomlarından aman yaşım geçti şöyle paralı bi bay bulayımda iyi yere dükkan açayım gibi en ileri safhalara kadar ilerler. Ama hastalığın en belirgin özelliği kesinlikle sevmek aşık olmak zorunluluğu hissetmemektir, birazcık hoşlantı varsa ne ağlağ yanına kar kalır tabi tadından yenmez. Zaman zaman dönemsel veya mevsimsel kim olursa olsun ilişki içersine gireyim ben kış kıyamette geldi be abi şeklinde semptomlar görülse de bunlar geçicidir, aşık olup ufkun açılınca hemen geçer çok da üstünde durmamak lazım gelir.

Rahatsızlık erkeği evliliğe ikna ile son bulmaz, düğün yapılacak lüküs yer, son model möble, cristofıl çatal bıçak takımı, başını sokucak bir ev ( hahahahah başını sokucakmış traktör bile girebilecek büyüklükte ve mümkünse kira olmayan tam ve mükemmel bir ev (kira kontratlarında böyle yazar bakınız), bi yat bir at bir kat vs. vs...... isteklerle devam eder. Sanki hepimiz anamızın evinde herşeye sahip yaşadıkya kocadan isticez bunları, he ok herşey vardıysa zaten kocayı o eve al ne diye adamı bunaltıyosun be kadın.

Hormonundan mı dır? Bir canlı meydana getirme özelliği yüklenmiş olarak dünyaya gelmiş olmasından mı dır? Muayyeninden mi dir? Yoksa duygusal varlıklar olmasından dolayı mı?  Karı kısmısı hayatı boyunca kendini o beyaz gelinlikle göreceği günü bekler. He birde DOĞRU ZAMAN MI? DOĞRU İNSAN MI? dilemması var ki hayatımda duyduğum en gerzek açılım. Heraldeki herşeyin doğru zamanı vardır.. Ergin olmadan evlenmek zaten hukuken sıkıntı yaratır, belliki en erken yirmili yaşlarda olacak bu melet! Tabiki de doğru insandır bu anlamsız, haysiyetsiz ve aşağılık önermenin cevabı. Birinden çok hoşlanırsın veya aşık olursun çıkarsın, anlaşırsın ilişki devam eder, o kadar seversin ki iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta hayatını onunla geçirmek istersin ki bu aynı evde yaşayıp herboku beraber yiyip biribirini sık boğaz etmek anlamına da gelmez. Hem sevip, hem aşık olup, hem karı koca olup, hem de arkadaş olabiliyor medeni insanlar, ama biz türk milleti toptan abaza olduğumuz için bütün hayatımızı sex ve sexin bize kattıkları ve bizden alıp götürdükleri üstüne kurarız baylar için nasıl evlenilecek bayan eğlenilecek bayan ayrımı varsa biz genç kızlarda da eğlenicek bay ve sürüye ayak uydurmak için yediğin bütün nanelere sünger çekip, kendini on numara pazarlaman gereken müstakbel bay ayrımı vardır.


Zaten eğer bu çelişkinin cevabı doğru insan değil, doğru zaman olsaydı, bekarlık diye bir kavram olmaz, 18 yaşından sonrada dünya üzerinde bir tek evlenmemiş insan kalmazdı. Epi topu yaşadığım ilişki sayısı bir elin (bir elin ama 1 EL) parmaklarının yarısına bile zar zor ulaşır mı onu bile bilmiyorum ama ben açıkçası kalbi o kadar geniş insandan zaten korkarım ya çok yalancıdır yada sürekli avuç avuç haplanıyodur bünyesinde o kadar sevgiyi biriktirmek için. Tamam kimse Bronte Sisters kitaplarındaki gibi aşklar yaşamıyor ama aşksız sevgisiz olur mu? Yok bana iyi davranıyo ama yok iyi bir insan ama.... O yaşa kadar evin tavan arasında üvey babandan işkence görmediysen hiçte sağlıklı bir düşünce yapısı değil bu. O yüzden tabikide onsekizinden önce buldumcuk varoş karılar gibi kocaya kaçmanın alemi yok ama yirmibeşinden sonrada cıktığın her baya ben evlenmiyeceğim adamla olmam gözüyle bakmanın alemi de yok. Ne acı ama öyle bir öngörünün Nostradamusta dahi olduğunu pek sanmıyorum. Erkek kısmısıda arkası yarın si ya!