Sunday, August 5, 2012

11 AYI'NIN SULTANI





.
İKİYÜZLÜ OLMAK: 4 YILDIR OLMAYAN BİR ÖRGÜT YÜZÜNDEN İNSANLARI SUÇSUZ YERE HAPİSTE TUTARKEN, 30 YIL ÖNCE AYNI SEBEPTEN YILLARCA HAPİS YATAN VE İŞKENCE GÖREN İNSANLARIN YATTIĞI YERLERİ, MADAMME TUSSAUD GEZER GİBİ GEZMEK...


Kimle ve nerdeydi hatırlamıyorum ama geçen gün yine ve yine 8888888 milyonuncu kez '' Ama senin gibi İstanbul'da doğmadı, aynı olanaklara sahip değildi, televizyonu kahvede, telefonu Turkcell reklamlarında, karıyı da kaynının kaynının kaynında gördü. Hatta acı nedir bilmeden yağmurlu gün görmeden büyüdü... Ona dağa çıkıp gerilla olmaktan, sokaklarda tiner çekip dilenmekten, beyaz atletle her gördüğü kukuya yapışmaktan başka şans bırakmadılar.

Peki biz böyük şehrin bağrında o en iyi okullarda (ki gercekten tanıstıgım anda ilk sordugum soru o insanın mezun olduğu lisedir) götümüzde gap donlar, elinizde kanabis kavillaralan (n'yi bilerek yazıyorum çünkü büyük ergensiniz abi, grow up) büyüdük. Üstüne plazalarda iş bulduk, öğlenleri Kanyon'larda, akşamları Karaköy'lerde yimekler yedik. SİRİ GİBİ HAYVANİ BİR ZEKA ÜRÜNÜ ÖZELLİĞİ OLAN AYBON 4S'LERDE, ANCA  FEYZBUK, İNSTA RAAAAM, AYJASTÇEKTİN özelliğini kullanan insanlar olduk. Şehrin en sikimsonik yerine en guzel yeri dedik, en zevzek işlere hayvani ilüstrasyonlar yaptık.

EEEEE NE OLDU AMK?

Hiç fakir-zengin, sosyalist-milliyetçi/dinci, ateist vs. vs. vs. edebiyatı yapmak için yazmadım bütün bunları... Aslında okumayı yazmayı, parayı pulu, İstanbul'da ya da mağarada doğmayı siktir edin ya da etmeyin... Küçükken kuran kursuna gitmiş ama incille tevratı okumuş ama hiçbir sikime inanmamayı seçmiş bir insan olarak (çünkü ayrı ayrı dinler olmasının hiçbir mantığı yok en en özünü anlarsak; cennette huri sikmek için tek amacımız iyi birer birey olmak) tek kriterimiz insan olmak.

İnsan olmak ve iyi bir insan olmak nasıl bir şey biliyor musunuz; bunun parayla pulla, veya kültürlü anayla babayla, okulla kitapla, dinle sexle alakası bile yok. ÇÜNKÜ EN NİHAYETİNDE HEPİMİZ TÜRKİYE'DE DOĞDUK! Valla ister inanın ister inanmayın ama sadece biraz hatırlayın; aman çocuğum bir ortama girdiğinde elini sık tanış insanlarla, aman çocuğum yemek yerken insanlara da sor canları ister, aman evladım girdiğin ortamda  GÜNAYDIN'I, İYİ AKŞAMLAR'I EKSİK ETME! Aman evladım açı var toku var, zengini var fakiri var. BU LAFLARI ÇOK CİDDİYİM MAĞARADA DOĞAN İBRAHİM TATLISE'İN ANASI DA, EDA TAŞPINAR'IN ANASI DA SÖYLEMİŞTİR.

YANİ ÖZETLE İYİ VE DÜZGÜN BİR İNSAN OLMAK İÇİN HERHANGİ BİR YERDE HERHANGİ BİR ŞEKİLDE HERHANGİ BİR ŞEYE SAHİP OLARAK DOĞMAK, HERHANGİ BİRŞEYE İNANIP HERHANGİ BİR ŞEYE İNANMAK GEREKMİYOR...

İYİ VE DÜZGÜN BİR İNSAN OLMANIN TEK FORMÜLÜ= HİÇBİR SİKE SAHİP OLMADAN BÜYÜSEN BİLE, (İNSANİ DEĞERLERİ DE SİKTİR ET, HADİ MÜREBBİYELERLE DE BÜYÜMEDİM AMA) DAĞDAKİ ÇOBANIN BİLE DİKKAT ETTİĞİ NEZAKET KURALLARIDIR!

Hepinize happy Ramadans.. Bir sonraki yazım; başarı ve yalakalık. Rabbim bile eferin evladım diyecek yeminlen... Ay espas mı var? Oysa ki götüme benzeyen bir advertorialdı.. Tüh!

Saturday, February 18, 2012

İZTANBUL

15 Eylül 1982'de İstanbul'un Etiler semtinde, elegan bir ailenin biricik kızı olarak dünyaya geldim. İnsan anasını babasını, doğduğu yeri seçemez ya; allah baba yüzüme İstanbul olarak gülmüş benim. Karım, kocam, anam, babam, elim, kolum İstanbul. Aşırı kültürlü ve kuul olduğum için, sık sık gerek yurtiçi gerek yurtdışı seyahatlerinde bulunsam da o gidişlerin İstanbul'a dönüşür beni mutlu eden. Her dönüşte, ilk defa geliyormuş gibi seyrederim İstanbul'u. Burda doğup büyümeyenler için, ne kadar Boğaz, Taksim, Nişantaşı olsa da İstanbul; buralı olanlar bilir;  İstanbul'u yakışıklı yapan; Selimiye Kışlası'dır, Kuleli Askeri Lisesi'dir, Haydarpaşa'dır. Küçükken sorardım kendime; neden hep güzel araziler askeri arazi diye? Şimdi çok çok iyi anlıyorum, İstanbul'u sevmenin ne olduğunu anlamayan embesiller gelip o arazilere Otel, AVM AMK; Toplu Konut dikip içine etmesin diyeymiş. Başka İstanbul yok öküzler, yeter içine ettiniz! 2 kuruş para için İstanbul'u, ağzı yüzü ayrı duran, hepsi birbirinin replikası estetikli karılara benzetmeyin! Neyse parası toplayalım aramızda da, ananızı da alıp gidin!  

Friday, January 6, 2012

Yeter Ama Hayır!


                   ?ZINISIM  ADNIKRAF  NİNEKİLHET 


''İrtica ile mücadele'' suç mudur? Hadi, suç olarak kabul edelim, irtica ile mücadele eden bir grup insan bunu Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya TEŞEBBÜS ETMEK adına nasıl yapabilir. Teşebbüs'ün oluşması için hangi unsurların bir araya gelmesi gerektiğini yalvarırım bir insan çıkıp söylesin! Artık gerçekten embesil papağanlar gibi, ''ama Türkiye sivilleşiyor, yaşasın demokrasi! panpa'' demek nasıl bir gerizekalılıktır. Sivilleşme, askeri darbenin rövanşını bütün askerleri ve bütün aydınları, elde avuçta doğru dürüst deliller olmadan, hapse tıkıp özgürlüklerinden mahrum ederek mi olur? Türkiye, şu anda küçükken annesinden yediği dayakların acısını ergenliğinden başlayarak bütün karıları tokatlayarak alan, seri katil ruhlu bir oğlan çocuğu gibidir.

Bize Hukuk Fakültesi'nde Ceza Özel, Ceza Genel ve Ceza Usul derslerinde kafamıza vura vura, '' aman dikkat edin insanları özgürlüğünden mahrum etmek çok büyük bir cezadır, aman iyi düşünün, aman kendinizi yerine koyun'' ''katil bile olsa, suçsuzluğu kanıtlanana kadar suçsuzdur'' öğretildi. Şimdi Hopa'daki vatandaştan, üniversite öğrencisine, sokak simitçisinden, mahalledeki ağdacı Bengisu abla'ya kadar herkes örgüt üyesi. Çok iyi hatırlıyorum staj yaparken Özel Yetkili Ağır Ceza'daki bir dosyadan fotokopi almak için gitim. Aman yarebbim, kimlik göster, onu arat, bunu göster, o yetki, bu bilmem ne, o imza... O zamanlar safmışım, alaydım elime bir TARAF gazetesi kıçımı başımı yaya yaya girer, altını üstüne getirirdim.

Eski Genel Kurmay Başkanı hapse girdi, oh artık sivilleştik, ekol demoratik bir özgürlükler ülkeyiz diyebilir miyiz gerçekten?

Bu talihsiz olaylar silsilesinde görünen tek şey İlker B.'nin başına gelendir. Kıçı kurtaracağım diye yalakalık yapsan bile yine TÜRK TİPİ DEMOKRATİKLEŞME'den nasibini alıyorsun. Hapisteki askelerin hepsinin emri yerine getirdik deyip İlker B.'yi mapusta aralarında şereflendirmek istemesinin nedeni, yaptığı irtica ile mücadele ve internet andıç'ı değil, ( oda neyse dijital ajansa kreatif direktör olacak sicil var adamda) onun 2 senedir yaptıklarının vebalidir.

Ama tabi demokrasi; Tayyiban'ın kendine yakışmayanı sikmesidir. Erbakan hocacılarına yaş haddinden dokunmadılar, dedem yaşında herifler örgüt üyesi diye hapiste. 

Sunday, January 1, 2012

BAY BAY 2011


Koyduğum fotoğramı çok beğendim(http://suninherbits.tumblr.com/ çekti) intstağram'da halleşmeyin ama ya, 2012'de yapmayın bunu. O ne öyle, aplikasyonunu sevdim, indir onu bebeğim halleşmeleri. Ben bile digital bitch olarak hala bir ses, bir mektup kovalarım...

Son bir haftadır sürekli 2011'de o oldu, bu oldu, nankör çıktı sırtımdan bıçakladı; adi çıktı, sevgilimi elimden aldı; hortumcu çıktı cebimi deldi geçti, topluca koyalım götüne 2012'ye hayvanlamasına kalplerimiz kadar tertemiz sayfa açaraktan bodozlama girelim goygoyunda savrulup duruyoruz. Benim blogum ya burası bir de artık reklamcıyım piçim, artı hayvan gibi egom var, bütün karılar bana hasta, bütün cannes'lık fikirler bende ya; ben de kendimden bahsedeceğim bu yazının devamında...

Ben genel olarak büyük beklentilerin çok büyük hayal kırılığı getirdiğine ve ummadığın anda kapına gelene de mutlaka ''He de'' me ne inanırım o yüzden kuantum kafaları beni pek açmaz. Birşeyi istiyorsan gerçekten iste, ışın kılıcınla enerjini ver  filan pek tutmaz bende. Mesela iki senedir yılbaşı piyangosuna hayvanlamasına kuantum yaptım, 2011 ve 2012'ye üçün biri ve ben 10'dan geri sayarak girdik. Kızlar her pazartesi rejime girme kararı alır ya;  ben 2011'de her pazartesi, daha sakin, içi dışı bir olmayan, hiiiiiiiiç şeffaf olmayan,  kapalı kutu bi kız olucam! kararları aldım . Her cuma akşamı beceremediğim için ağladım. İşe gelirsek, içimdeki ohm şanti;  ''bi siktir''' dedi ve nihayet doğru yolu buldum. Hayatım artık sınırlı karakterde sınırsız karakter! Neyse kariyeri böyle yedik.

Aşk'a gelirsek tam orda yine kendimi anlatamadım. Biliyorum yine korkuttum seni. Hani ''o erkekler hırçın kız görünce  kaçar '' var ya galiba ben onda dejavuyu kimseye kaptırmıyorum. Ama ne var ki bunda kötü, ben sadece basit davranıp derin düşündüğümü, öküz görünüp hayvan gibi duygusal olduğumu, çok sosyal görünüp minimal ve asosyal hayat kovaladığımı anlayabilecek insanı aradım, aradım, aradım... Bir de o çivi çiviyi söker ve all the single ladies kafası varya, o büyük saçmalık hatta saçmalıktan öte fahişelik reloaded! Birini seversin ayrılırsın acısını tek başına kırmızı şarap ve godard/truffaut/me you and every one we know ile aşarsın geçer. geçmeyedebilir garantisini veremem:) Evlilik iyidir dediğimde dalga geçiyor herkes. Olum kendinize gelin daha kaç kişiyle yat kalk, hediye al, kavga et, sarhoşken mesaj at, bilek kes? Benim irman ve kirman diye evli iki arkadaşım var, ara ara kavga, genellikle arkadaşlık, her zaman sevgi ve sonsuz aşk mottosunu öküz gibi uyguladılar.Gayet ibretlik izliyorum onları 3 senedir. ERKEK DEĞİLİM DİYE Mİ BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM BİLEMEDİM. HAYATTA DAHA FAZLA KİŞİYLE OLMAYI ASLINDA HİÇBİRİMİZ İSTEMİYORUZ BENCE İÇTEN İÇE. He sorumluluksa problem, İstanbul kızlarıyız biz kendi paramızı kendimiz kazanır, anamıza babamıza bile yük olmayız! Commintment'sa the biggest problem ; zaten 30'a kadar skoru yap, sonra sana gelen hanıma da gelir, karşılıklı boynuzlaşır gül gibi geçinip gidersiniz. Bir de hep söylerim; insan gerçekten sevdiğine ''şurda şu düğünü yap, şurda balayı ayarla, bana şunu al, altıma at al, üstüme önce sen bi yat sonra da kat al' diyemez. İnsan sevdiğini si-ke-mez!  Neyin nerde nasıl olduğu hiç önemli değil ki! NEYİN KİMLE OLDUĞU ÖNEMLİ!!!

Hiçbir arkadaş, hiçbir alkol, hiçbir uyuşturucu, hiçbir ayakkabı, hiçbir çanta, hiçbir tatil, hiçbir meyhane; yavuklundan gördüğün desteğin, aşkın ve sevginin yerine geçemez. Adem baba ile havva anneden beri bu böyle. He yok tersine düşünen varsa mutlusuzluk ve depresyon içinde o pis t-shirtü ve elinde birasıyla mezar taşı bakmaya başlasın, gerçi onunda aplikasyonu çıktı hiç zahmet etmesin.

Çok uzun yazıyorum ama September'dan beri döşememişim bloga! Eğer kalp kırmakla alakalı değilse, yürü koçum hatalı değilsin sakın sollama! İyilik yolunu gerçekten bulur; ben 2011'in son haftası eğer kimseye büyü yapmadıysam bunu gördüm. ''Be yourself ''i Oskar Vayld mı dediydi?

Hepinize isteğiniz kafalarda bi növ yiır diliyorum! Bir de nolur birbirinizi sevin, ama severken gebertmeyin, azıcık gösterin...

PS: Bazı kelimeler imla hatalarıyla güzel. Hukukçuyum+ metin yazarıyım, iyi biliyorum ne nasıl yazılır! Kendi kendini boklayan bir insan modeliyim; insanlık adına daha büyük bir adım atamam.

Friday, September 30, 2011

Gelişine




Andy Rooney diye bi çapsız demiş bunları. Bu kadar iyimser bi kafaya ulaşmak için ne kullanıyor merak ettim. Benim geçmeme 2 sene var ama bir anda bir ışık hüzmesi içinden nur inmezse; uzaktan yakından hiçbir mümkünatı yok bu belowdaki followinglerin! Siyahla yazılıları o didi, kırmızıylan puntoluları ben didim.

Otuz yaşını geçmiş bir kadın asla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp ne düşünüyorsun? diye sormaz. Umurunda değildir çünkü ne düşündüğünüz.   

Yarrraaama umrunda değildir, ''geldim 30 yaşıma geldim kocaya gitsem geri dönmem, dönsem kedi alır, adını Ahmet koyar, yarim diye onu severim '' ayıp günah diye, dili dimağına yapışır, boğazı düğümlenir, sesi çıkamaz.

Eğer otuzunu aşmış bir kadın TV deki maçı seyretmek istemiyorsa, söylene söylene TV'nin karşısında yanınızda oturmaz. Yapmak istediği bir şeyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan bir şeydir. 

Ultra enteresan bir şey olarak gmail, facebook ve twitter şifrelerinizi çözmeye çalışır ki genelde bazı embesillerin yemek sepeti şifresine karşılık gelen şifredir.

Otuz yaşını aşmış bir kadın kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir...  

Ya bi siktirin hangi kadın kendinden emin olur????!!!! Ne yiyelim dersin; farketmez, ne içelim dersin; farketmez,  iyimisin dersin; hmm felan yaneeee, sevişelim dersin; beni seviyor musun aşkaaaaaam...

Kim olduğunu, ne olduğunu, ne istediğini ve kimden istediğini bilir. 

Bildiğim tek şey var o da kesinlikle hiçbir şey bilmediğim. Adımı sorsan Ezgi diyemiyorum.

Otuzunu aşmış çok az kadın onun hakkında ya da yaptıkları hakkında ne düşündüğünüzü önemser. 

Siklemiceğim hamsterım bile olmadı şu ana değin, kapıcı bile acaba benim hakkımda ne düşünüyor meraktan ölürüm!

Otuz yaş üstü kadın çoğunlukla büyük aşklara, ömür, boyu sürecek bağlılıklara doymuştur.

30 yaşına kadar ne yaşadığına bağlı. He doydum derse bi sorarım kim doyurdu? neyle besledi? bacım ver o yiğidin aslanın bbmini whats appını derim.

Hayatında en son ihtiyacı olduğu şey bir başka mız mız, devamlı söylenen, ne yapacağına karışan, yapışkan bir aşıktır.  

Yani bunun yaşla da pek alakası yok. Allah yapış yapış, mıymıntı herif sevmez; çarpar, yamultur, pipisine su döker çektirir yemin billah! Bana biri Ezgi şunu şöyle yap derse zaten direk seri katil moda alıp, neresini kesip neresine diksem diye düşünüyorum.

Otuzunu aşmış kadın, ağırbaşlıdır. Bir operanın ortasında ya da pahalı bir restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga etmesi çok nadirdir. Ha tabi hakettiyseniz, size vururken de hiç tereddüt etmez, sonuçlarına katlanmayı da planlayarak. 

HAHAHAHHAHA . Ağır mı bilemem benden olsa olsa baş olur. Pahalı restoran görücek götüm de bi de kavga çıkarıcam varoş karılar gibi. Öper, koklar, tütsüler yakar, hint yağlarıyla masajlar, ayaklarını tuzlu sulara basarım.

Otuzunu aşmış kadın övgüler yağdırmakta çok bonkördür, çoğu  hakedilmemiş bile olsa... Çünkü takdir edilmemenin ne olduğunu iyi bilir.  

He bak en sikkosu bu. Ölsem yalan söylemem. Bağrıma taş basar zehir içer kan tükürürüm kimseyi yalan yere goygoylamam. Ama zaten goygoyu haketmeyecek biriyle de olmam. Ha siktir ultra mega dev elegan bir bayanım ben yaaa.

Otuzunu aşmış kadın sizi bayan arkadaşlarıyla rahatlıkla tanıştıracak kadar kendine güvenir. Daha genç bir kadın, en iyi arkadaşını bile görmezlikten gelebilir, yanındaki adama güvenmediği için.  

Bunun da ''yaş otuz, göte güven tavan''la alakası yok! Çünkü gönül güzelliği denen bir şey eşşek herif, sığ it!

Otuz yaşın üstündeki kadın sizin onun arkadaşına ilgi duymanızı hiç sallamaz, arkadaşının onun aldatmayacağını bilir.  

Bok sallamaz. Önce  götü 3 buçuk atar sonra kabusu olur, sonra o karının ağzını yırtar, sonra gider bütün maaşını jartiyere yatırır. Sonra da git bi daha o karıya bak, yerse!

Kadınlar yaşları ilerledikçe medyumlaşırlar. Ona günah çıkarmanıza hiç gerek yoktur, onlar her bir haltınızı bilirler.

Bak bunu bazı ruh hastası sadece ev, iş, zengin koca, illa da ilişki, yalvarıyorum pipi, noooolur erkeeek diyen karılar yapıyo aman diiim.

Otuz yaşını aşmış bir kadın kıpkırmızı bir ruj sürdüğünde bu ona çok yakışır. Ama daha genç kadınlarda böyle değildir.  

Off kıpkırmızı ruj yakışır mı bilemem ama eğer THE KATE MOSS değilse fena derecede evde kalmış, menopoza bağlamış karıdır o! Kaç koçum, kaç paşam, nefesin yeterse!

Otuz üstü kadınlar açık sözlü, doğrucu ve dürüsttürler. Ne kadar geri zekalı olduğunuzu bir çırpıda açık açık söyleyiverir, eğer bir geri zekalı gibi davrandıysanız. Onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur. 

Valla ben bunu ceninden beri yapıyorum. Eğer bu 30 yaş üstü model kalifikasyonu ise, hayatımda ilk defa bir konuda bir adım öteye gidebilmişim. Eleştirin, yerin dibine sokun, dalağını deşin, ağlatın, öldürün!

Evet, birçok sebepten otuz yaşını aşmış kadınları beğeniyor ve takdir ediyoruz.

 ''Kadınlar çiçektir ve çiçekler su ister'' Anladın sen onu...

Friday, September 23, 2011

Taytıl Bulamadım






''Birini seviyorsan rahat bırak, seni bir tur boynuzlayıp geri dönerse zaten hep senindir; he yok dönmüyorsa orospu cocugunun önde gidenidir'' zaten hiç senin olmamıştır. Cümleyi bi kerecik benim için baştan okuyun ve nolur bir düşünün, kendinize bakın (sonra bana bakın sadly you aren't me http://www.youtube.com/watch?v=ENHYjW83Oxs&feature=fvst) Böyle bir olay mümkün mü? Yok kaçan kovalanır, yok seven sikilir; siken sevilir nasıl olabilir? Ben her zaman olduğu gibi; helal süt emmiş, uzun boylu ve ultra yakışıklı, bohem ötesi bi herif bulucam sonra sikime takmicam, öyle bön bön beklicem, o da ''ha siktir lan ezgiiiiiii'' diyip geri gelicek!! Ya da benim gibi ultra, mega, dev, ekol, efsane güzel very big cat yo bir kızı, adamın teki gelip bulacak sonra siktirip gidicek, ben de; benimle hiç ilgilenmeyen, kıçının kılını bile kıpırdatmayan, öküz trene bakar gibi duran bu adam için bilek kesicem????

'' Neşeli ol ki genç kalasın, kimseyi sikleme ki prim yapasın '' geyiğini hangi atamız bulduysa asosyal ergenin  önde gideniymiş ve bu yüzeysellikle muhtemelen; aç, sefil ve tek başına bir mağrada gebermiş. Bunun aşkla da pek ilgisi alakası yok aslında. Sevgili de olsa, arkadaşta olsa, karı-koca da olsa, iş arkadaşı da olsa, patron da olsa, hepsini geçtim sigara aldığın bakkal bile olsa ; bir insan benim hayatımdan 3 dakika bile yiyorsa bence önemlidir, mutlaka birbirimizden öğrenebileceğimiz bir ilim, bir irfan vardır. Birini siklemiceksem nie diye; vakit, çet, msj, whats app, tweet, friend request, bbm, goygoy... gibi nefesin anvai hip çeşitlerinden birini harcayayım? Yani ben kimseyi siklemim, kimse beni siklemesin, üçgen biçiminde birbirimize takalım, bunun adı da sevgi mi olsun?? 

Ben insanlarla uğraşmayı seviyorum, biri de benimle uğraşsın istiyorum. Hayatıma her yeni giren insanla birbirimize ''ya bu deveyi güdelim ya da siktir olup ölelim'' diye bakıyorum. Kimse kimseye yanlış yaptın doğru yaptın demesin, sıkılıp depresyona girip köşesine çekilsin; 30 yaşında olup bir cenin beyniyle hayatımıza devam edelim. Ben değişmem, insan ırkı dersen zaten embesil uğraşmayacaksın, kendi haline bırak! O zaman niye doğuyoruz, niye büyüyoruz, niye okuyoruz, niye dinliyoruz, niye izliyoruz, niye kokluyoruz, niye dokunuyoruz, niye yaşıyoruz ki? Mal gelip mal gidelim. İnsan konuşa konuşa hayvan düzüşerekten anlaşır ya hayvan kadar olamadık, öyle bile anlaşamıyoruz!

Bence kendinizi ne kadar dev aynasında görüyorsanız karşınızdakini onun 2 katı görün ki, bırakın biri elinizden tutsun, sizi mutlu etsin. Belki yeni bir şarkı öğreneceksiniz, belki yeni bir kitap, belki bir şarkı dillere pelesenk olacak, belki amuda kalkmayı, belki ayağınıza taş bağlayıp köprüden atlamayı, belki hayvanlamasına küfretmeyi. (Ben şahsen insan ilişkilerinde genelde bu en son kısmı obzörve edebiliyorum panpalar.)

Biterken, yine ve yine hayatımın filmi geldi aklıma, ordan arak bir kuple favourite quote ile bitireyim: Tam 2. dakikada giriyor.. Hayatımda duyduğum en en en muhteşem söz öbeği! Nedensene yeni template linklemiyor o yüzden ahada bu linki http://www.youtube.com/watch?v=XIizh6nYnTU

Saturday, September 17, 2011

Find your fucking inner peace


              
                                   AFRODİT GİBİ KARIYIM YEMİNLEN!


Dün akşamki aşırı derecede hipster, ileri düzeyde entellektüel, ultra mega beleşçi  fekat zavallı şekilde portakal suyu ikramlı bir Bienal partisinden sonra, yaydım götü misler gibi embesil türk dizileri tekrarı izlerkene, evde de çenemi dinleyecek kimse olmamasından sebep napim madem bilog yazayım dedim. Umarım, sanırsam ve korkacağım iyi etmişimdir.

Perşembe günü biyolojik olarak 13, zeka olarak 5, resmi olarak 29'uma ayak bastım. Büyüdüm, eşşek kadar oldum diyemesem de, itinayla saklayıp hiç kimselere belli etmesem de; beyin loblarımda ucundan kıyısından çok tizden bir açılma hissettim yemin billah. Hani hiç öyle ''Büyük sıçtım, evde kaldım, amanın yandım Ali'm, ayda 80 bin TL kazanıyorum, takribi 3 seneye işi bırakıp boz ayı fotoğrafları çekeceğim'' olmadım...'' Artık daha karakterli bir karı olup ''Hiçbir sik değilim ama KENDİM'i on numara pazarlıyayım, herkesi yüzüme güldüreyim ama arkamdan ana bacı düz gittireyim.''????? onu da olmadım...'' Atomu parçalarım ama erkekleri değiştiremem, beni göklere çıkaranı bulucam ( AMEN), beni seviyorsa gelir eğer gelmiyorsa zaten hiç benim olmamıştır staylaa takılacağım.'' hiç olmadım.

KENDİM OLDUM ve KENDİM'i  A SERIES OF UNIDENTIFIED & FORTUNATE EVENTS'in içine attım. Şöylekine; Birazıcık daha rol yapıp, kendimi azıcık daha proper gösterip, bir iki aycık daha ''sen ağzımın orta yerine sıçsan bile ben burdayım bebeğim'' davransam gayet evlenebileceğim adamı KENDİM bıraktım...Herkesin çok bir bok sandığı  ve doğru dürüst para kazandığım bir mesleğim varken KENDİ isteğimin peşinden koştum... Herkes tarafından konu hakkında bir bok bilmeyen bir insan olarak, yerin dibine sokulacağımı bilerek ve siklemeyerek, gittim reklam ajasında ben yazar olacam yaaaaaaa diye KENDİM'i damızlık eşşekler gibi ortaya attım. Bunları kronolojik sıra içerisinde yaparken arada bileklerimi kesesim geldi, arada boğazıma halatlar dolandı, ağlama duvarına tek gidiş bilet alıp anıra anıra ağlayasım da geldim ama bir kere KENDİ KENDİM'i mutsuz etmedim, insanlara hayatı dar etmedim. KENDİM'i çok beğeniyorum sanmayın KENDİ KENDİM' e sürekli ''ne cüce, çenesi düşük, ruh hastası, lanet bi karıyım... Ben de gösterip ama vermeyen, incilerini dökmeyen, Ahmet'e elverip Mehmet'e göt veren ama bütün kahve ahalisi tarafından Türkan Şoray kadar prensip sahibi bir karı niye olamıyorum deiyorum hep.  Ama sonra bu modelin zaten yapılmışı var ya olum panik yooook! senin hala olurun var.'' diyorum...

Bunları böyle mal mal yazmadım heralde bi havuç var işin ucunda! siz belki kapamadınız ben söylim; karakterli ve cool olalım derken insanlıktan çıkıp korkak embesiller gibi davranıyoruz ya; iyi bir şey bulduğumuz zaman korkup altımıza sıçarak kaçıyoruz ya, terk edildikten sonra mal mal foto uploadları ve hıyar hıyar tweetlerle KENDİMİZE'e ultra güvenli ve siklemez görünmeye çalışıyoruz ya; bunlar aynanın göt yüzü. Bir de o götün yiyemediği,  aynı boku bin defa yiyip, üstüne 2 bira çekip ''Koymuşum götüne dünyanın sonu mu? yine yaparım daha beter sıçarım ''dediğin bir yüzü var ki onu yaptığın anda ''ULAN AZ DAHA ÇALIŞSAM KURANIN ŞİFRESİNİ BİLEM ÇÖZER, AYA AYAK BASAR, ORDAN MARSTAKİ SUDA YIKANIR, CERN'E BRIEF VERMEYE GİDERİM BEN'' diyosun.

Özetle DELİ DİYORLAR BANA DESİNLER DEĞİŞEMEM, DESİNLER DEĞİŞEMEM, DESİNLER DEĞİŞEMEĞĞĞMM...